Bülent Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde darbecilerle birlikte darbeci gibi harekat eden, emir komuta zinciri içerisinde bulunan gazetecilere dikkat çekerek, "Yargı bunları biliyor, elinde var. Benim bugüne kadar bunlara operasyon yapılmayacak diye bir bilgim yok." dedi.28 Şubat sürecinde İstihbarat Dairesi'nin başında bulunan ve başta Batı Çalışma Grubu (BÇG) olmak üzere süreci deşifre eden isim olarak adlandırılan Bülent Orakoğlu, Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevapladı. 28 Şubat darbesinin diğer darbelerle kesişen taraflarının olduğunu, bir de ayrıldığı taraflarının olduğunu aktaran Orakoğlu, ayrıldığı hususların altını çizdi. Sürecin diğer darbelere nazaran daha çabuk sorgulanmaya başlandığına dikkat çeken Orakoğlu, bunda dünyadaki konjoktürün etkili olduğunu söyledi."28 ŞUBAT'TA SADECE DİNDARLAR HEDEF ALINMADI"Kendisine göre 28 Şubat sürecinin sadece dindarları hedef almadığını, 28 Şubat sürecinin Türk toplumunun tamamını hedef aldığını aktaran Orakoğlu, "Mesela Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 5 milyon dedi ama 11 milyon fişleme vardır. Yani EMASYA protokolü ile birlikte yapılanları da diyorum. Burada 1000 yıl askeri vesayetin sürmesi amaçlanmıştır. EMASYA zaten çok zor kaldırılmıştır. Ancak 2010 yılında kaldırabilmiştir." diye konuştu."DEŞİFRE OLAN BİRİM BAŞKA BİR YERE KAYDIRILMA BECERİSİNE SAHİP"Genelkurmay ve Milli Güvenlik Kurulu içerisindeki gizli örgütsel çalışmalar hakkında bilgi veren Orakoğlu, bunların içerisinde bir birim deşifre olduğu zaman bunu başka bir yere kaydırma becerisine sahip olunduğunun altını çizdi. Orakoğlu, örnek olarak, Toplumsal İlişkiler Başkanlığı'nın (TİB) 28 Şubat sürecindeki çalışmalarını örnek verdi. Bu birimin o dönem çok önemli işler yaptığını belirten Orakoğlu, TİB'in bugün MGK'da yabancı askerlerin Türkiye'de yapacakları psikolojik harekatı önleme ile ilgili bir birim olarak çalıştığını ama 28 Şubat sürecinde tamamen içe dönük olarak kullanıldığını kaydetti. Yine aynı yer kaydırmanın Dursun Çiçek'te de görüldüğünü ifade ederek, ıslak imza olayında başka bir birime kaydırma olduğunu dile getirdi."BUGÜN ORTADOĞU'DA YAŞANANLAR O GÜN TÜRKİYE'DE YAPILMAK İSTENMİŞ"28 Şubat sürecinde de MGK eliyle irtica denilerek milletin bölündüğünü belirten Orakoğlu, şu ifadeleri kullandı: "Bu bile bunun ne kadar büyük dış kaynaklı olduğunu göstermektedir. Olayı şöyle düşünmek lazım, bugün Ortadoğu'da meydana gelen olayları düşündüğünüzde, demek ki birileri Ortadoğu'da yapılacak harita değişikliklerini Türkiye'de iç karışıklık çıkartarak atmışlardır. Bunu da Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile atmışlardır. Yani bu basit bir proje değildi. Zaten bu işin içine İsrail'in girmesi ve Amerika'daki derin yapıların girmesi budur. Yine o dönemin büyük isimleri İsrail ile masaya oturmuştur. Mesela Çevik Bir, 2002'de bir makale yazıyor ve hükümetin İsrail'in menfaatlerine aykırı olduğunu söylüyor."28 Şubat soruşturması kapsamında devam eden gözaltılara da dikkat çeken Orakoğlu, bu şuan ki gözaltıların genelde Batı Çalışma Grubu (BÇG) ile ilişkili götürüldüğünü ama bu işin askerlerden fazla bir iş dünyası ayağı ile yine belki de askerlerden önce gidecek bir medya ayağının olduğunu vurguladı. 28 Şubat sürecinde gazetecilerin rolünün büyük olduğunu kaydeden Orakoğlu, darbecilerle birlikte darbeci gibi harekat eden, emir komuta zinciri içerisinde bulunduğunu söyledi. Yargının bunları bildiğine dikkat çeken Orakoğlu, "Benim bugüne kadar bunlara operasyon yapılmayacak diye bir bilgim yok." dedi."DARBECİLER İMAJLARINI ULUSLARARASINDA DÜZELTMEK İÇİN KURULUŞ KURMUŞ"28 Şubat sürecinde bir de darbeyi yapanların imajını uluslararası arenada düzeltmek için 'Uluslararası Kamuoyu Oluşturma' adında bur kuruluş kurulduğunu dile getiren Orakoğlu, bundan da kendisinin haberinin olmadığını, onun içinde bu bilgilerin hepsinin Genelkurmay'dan geldiğine işaret etti."28 ŞUBAT SÜRECİ, ŞERDEN HAYIR DOĞAN BİR SÜREÇTİR"28 Şubat süreci diğer darbelerden farklı olarak dış ayaklarının belli olduğunu aktaran Orakoğlu, 28 Şubat sürecini her şerden bir hayır doğan bir sürece benzetti. Bu 28 Şubat sürecinden sonra güvenlik güçlerinin deneyim kazandığını bildiren Orakoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "28 Şubat sürecinde çok ciddi anlamda bilgi ve belge elde edilmiştir. Yani Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı 28 Şubat'ta bu darbecilere karşı geliştirdiği inisiyatifi daha da geliştirmiştir. Dolayısıyla bu da bütün emniyet müdürlüklerinde kendisini göstermiştir. Yani 28 Şubat süreci yapıldıktan sonra güvenlik güçleri askeri vesayete, siyasi irade olarak, kamu olarak herkeste bir karşı durabilme tavrı doğmuştur.""BİZİM İÇİN İFTİHAR VESİLESİDİR"Turgut Özal'ın Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'na eklediği madde ile polise devletin genel düzenine ilişkin istihbarat toplama yetkisi verildiğini hatırlatan Orakoğlu, "Bundan dolayı bana çok saldırıldı. Benim görevimi aştığım iddia edildi. Hatta askeri savcı hazırlığı mütalaasında, benim darbe yapılmasına karşı, TSK'ya karşı gizli bir ekip oluşturduğumu iddia etti. Tabi bu bizim için iftihar vesilesidir." şeklinde konuştu.İSTİHBARAT BİRİMLERİNİN BİRARAYA GETİRİLMESİİstihbaratları bir araya toplamanın öneminin altını çizen Orakoğlu, AK Parti hükümetinin istihbarat birimlerinin bir araya gelmesi konusunda çok ciddi şeyler yaptığını ama istihbaratların bir araya gelmesinin zorluğuna dikkat çekti. İstihbarat birimlerinin bir araya gelmesinin yolunu da anlatan Orakoğlu, "MİT tamamen dışa dönük operasyon yapacak. Şuanda Türkiye'ye içerden daha çok dışarıdan ciddi tehlikeler geliyor. Emniyet istihbarat da içe dönük olarak çalıştırılarak birliktelik sağlanabilir. Zaten askeri istihbaratı da otomatikman ayrılacaktır. Onların istihbarat faaliyetleri MİT istihbaratının faaliyetlerinin alanına girecektir. O zaman iki istihbarat birimi kalacaktır. Bunların istihbarat faaliyetleri ayrı olduğu için de sıkıntı yaşanmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu."BEN GÖREVE GELENE KADAR REFAH-YOL HÜKÜMETİNE İSTİHBARAT GİTMİYORDU"Kendisi göreve gelene kadar Refah-Yol hükümetine hiçbir istihbaratın gitmediğini belirten Orakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "O süreç içerisinde biz hükümeti çok ciddi şekilde bilgilendirdik. Yani o komutanların koltuklarının altında ne olduğunu verdik hükümete. Zaten üzerimize gelmelerinin nedeni de buydu. Çünkü hükümete giden istihbarat akışı bunları ciddi anlamda rahatsız ediyordu.""SÜLEYMAN DEMİREL DE HÜKÜMETİ DÜŞÜRMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMIŞTIR"Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in rolüne de değinen Orakoğlu, "Bazıları diyor ki 'Süleyman Demirel darbeyi önlemiştir' Nasıl önlemiştir? Biz ne zaman bu darbe belgesini ele geçirip Demirel'e verdiğimiz andan itibaren, Demirel işi ele almıştır. Şimdi Karadayı'nın Demirel'e sığınmasının sebebi de budur. Yani bana göre Karadayı, savcılıkta Demirel ile birlikte olduğunu söylemiştir. Ne zaman ki BÇG'nun belgesi Demirel'in eline geçti, isteseydi bu süreci durdurabilirdi. Demirel, bu süreci durdurmadı. Demirel'in bu süreçten siyasi kazanım elde etmeye çalıştığını düşünüyorum. Sayın Demirel de hükümeti düşürmek için elinden geleni yapmıştır." sözlerini dile getirdi."BAŞBAKAN'IN BÜTÜN KOZMİK ODALARA GİREBİLECEK GÜCÜ VAR"Kozmik odalara girilmesi gerektiğini ifade eden Orakoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'da bu gücün olduğunu bildirdi. Eşref Bitlis suikastı ve Uğur Mumcu cinayetini çözmenin bu odalardan geçtiğini aktaran Orakoğlu, Türkiye'de Türk milletinin vicdanını yaralamış bütün siyasi cinayetlerin aydınlatılmasının kozmik odalara girilmesi ile mümkün olacağını vurguladı. Yine 28 Şubat ile ilgili önemli ipuçlarının elde edilmesinin Genelkurmay Başkanlığı'nın göndermek zorunda kaldığı belgelerle söz konusu olabildiğini anlatan Orakoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: "Çünkü kozmik odaya girilmiş ve bunun arka perdesi yazılmıştır.Biliyorsunuz belge alınmasına izin verilmedi. Suç konusu belgenin izini falan olmaz. Eğer suç bir cinayetle ilgili ise o kozmik odaya girilir, belgeler alınır ve Türkiye kendisi ile hesaplaşır. İtalya'da bu böyle olmuştur. Devletin bütün kurumları kozmik odalarını açmıştır. Biz de maşallah kimse kozmik odalarını açmıyor. Bir tek emniyet açtı. Bunun şakası yok, MİT ve TSK'nın kozmik odaları açılması gerekiyor." |