Kitabın ilaç endüstrisine yönelik bir eleştiri olduğunu vurgulayan Küçükusta, kitapta kolesterol örneğinden yola çıkarak ilaç ve gıda endüstrisinin insanları nasıl yanlış yönlendirdiğini ortaya koymaya çalıştığını aktardı.
Yıllardan bu yana yüksek kolesterol hastalıkmış ve tedavi edilmesi gerekirmiş gibi bir algı yaratıldığını aktaran Küçükusta, hekimlerin de bu yanlışlığa kapıldığını ileri sürerek, şunları söyledi:
"Ben 1979'da asistanlığa başladığımda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Türkiye'nin en büyük kardiyoloji bölümü vardı. Oranın 4 yataklı bir koroner yoğun bakım ünitesi vardı. O yatakların da 2 tanesi ya dolu olurdu ya da olmazdı. Diğerlerinde nöbetten kalan hemşireler doktorlar uyurdu. Şimdi artık bırakın böyle klinikleri, dev hastaneler yapılıyor. Koroner yoğun bakım üniteleri onlarca, yüzlerce insanın yattığı devasa hastaneler yapılıyor. Bundan 50 sene önce kolesterol hapı mı vardı? İnsanların kafasına şöyle bir algı yerleştiriliyor, sanki bu hastalıklar ilaç eksikliğinden oluyormuş gibi. Bu işte şehir şebeke suyuna konmasının gerektiğini söyleyecek kadar ileri gidenler oldu. 'Hamburger menülerinde ketçap, tuzun yanına bir tane de kolesterol hapı konmalıdır' diyenler oldu.
'YILLARCA TEREYAĞI VE YUMURTA ZARARLIDIR ALGISI YARATTILAR'
İnsanların kafasında yaratılmak istenen, kolesterolün eksikliğinin kalp hastalığı yaptığı, bunun mutlaka adamın kaşına gözüne bakmadan ilaçla düşürülmesi gerektiğiydi. İnsanların binlerce seneden beri yedikleri sağlıklı gıdaların yumurtanın, tereyağının, kuyruk yağının, iç yağın, sakatatların asla yenmemesi gerektiği şeklinde bir algı yerleştirilmeye başladı. Oysa şimdi artık net onlar da kabul etmek durumuna geldi ki insanlara kalp hastası olmayın diye yedirilen margarinler, sıvı bitkisel yağlardaki trans yağlar bugün kalp hastalıklarının 1 numaralı sebebi. 50 sene önce binde bir görülen hastalık bugün artık her evde her yerde salgın bir hastalık gibi kalp hastası olmayan insan neredeyse kalmamış durumda."
Kalp hastalıklarının sebebinin kolesterol olmadığını vurgulayan Küçükusta, "Kolesterol yüksekliği tedavi edilmesi gereken bir hastalık değildir. Aksine bunu hastalık olarak kabul etmek ve insanları kolesterol yüksekliği için ilaçlarla tedavi etmeye kalkmak bu insanlara zarar vermekten başka bir şey değildir. Zaten kalp hastalıklarının olmadığı dönemlere bakacak olursak o dönemde insanların sağlıklı gıdalara sahip olduklarını görüyoruz" ifadelerini kullandı.
'MESELE KOLESTEROL REKLAMI DEĞİL, MESELE SAĞLIKLI YAŞAM'
Küçükusta, kolesterolü düşürmek için verilen ilaçların iktidarsızlık, şeker hastalığı, hafıza bozukluğu gibi pek çok yan etkisi olduğunu kaydederek yeni çıkacak ilaçlara karşı da dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
İnsanlara "kolesterolün şu olmalı" demenin doğru olmadığını kaydeden, uzun yaşayan kişilerde kolesterolün yüksek olduğunun tespit edildiğini belirten Küçükusta "Yapılması gereken şey sağlıklı beslenmek, yeteri kadar hareket etmek, sigara alkol kullanmamaktır, kolesterolün ister 100 olmuş ister 300 olmuş. Mesele kolesterol rakamında değil. Bütün mesele senin sağlıklı yaşayıp yaşamadığındır" dedi.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, kolesterol konusundaki iddiaların tümünün bilimsel dayanağı bulunduğunu ve bu konuda herkesle tartışmaya hazır olduğunu vurguladı.
PROF. KARATAY: KOLESTEROLÜ YÜKSEK OLAN YAŞLILAR UZUN YAŞIYOR
Bol bol tereyağı, iç yağı, kırmızı et ve yumurta tüketimini öneren ve özellikle en tehlikeli şeyin şeker olduğunu her fırsatta dile getiren Prof. Dr. Canan Karatay da kitap tanıtım toplantısında Küçükusta'ya destek verdi.
Kitabı herkese tavsiye ettiğini ifade eden Karatay, "Kalp profesörüyüm. Kardiyolog olarak bir tek kez bile ilaç yazmamışımdır. Yaşlıların kolesterol ilacı almaması gerektiğini bütün çalışmalar söylüyor. Kolesterolü yüksek olan yaşlılar, sağlıklı ve uzun yaşıyorlar" diye konuştu. posta.com.tr